Manisa, Batı Anadolu’nun tarihi açısından en eski yerleşim bölgelerinden biri. MÖ 2. bine kadar uzanan köklü bir geçmişi olduğu ileri sürülen şehir, ilk olarak bugünkü şehir merkezinin 7 km doğusundaki Yarıkkaya mevkiinde Tantalis adıyla kuruldu. MÖ XII. yüzyıldaki büyük göç hareketleri sırasında şehir tahrip edilmiş, aynı yerde Sipylos adıyla yeni bir yerleşim ortaya çıkmıştır.
Antik kaynaklar, Manisa’nın kurucularının Yunanistan Teselya bölgesinden gelen Magnetler olduğunu belirtir. Magnetler Batı Anadolu’ya göç ettiklerinde önce Menderes kıyısında Magnesia, daha sonra Sipylos dağı eteklerinde Magnesia ad Sipylum şehirlerini kurmuşlardır. Türk hâkimiyeti döneminde şehir, zamanla Mağnisiye, Mağnisa ve nihayet Manisa adını almıştır; kelime anlamı olarak “Büyük Şehir”i ifade etmektedir.
Manisa, tarih boyunca Hititler, Frigler, Yunanlılar, Lidyalılar, İranlılar, Romalılar, Bizanslılar ve Saruhanoğulları gibi farklı uygarlıkların hâkimiyetinde kalmıştır. Bu stratejik konum, şehri Batı Anadolu’da kültürel ve ekonomik olarak merkezi hâle geldi.
SARUHAN BEY İLE TÜRK TOPRAĞI OLDU
Malazgirt Meydan Muharebesi öncesinde birçok Türk beyi, Batı Anadolu içlerine kadar akınlar düzenlemiş, Malazgirt zaferinden sonra Selçuklu otoritesi altında şehirleri ele geçirmiştir. 1300’lü yıllarda Batı Anadolu’da birkaç müstahkem şehir Bizans hâkimiyetinde kalmış, bunlardan biri de Manisadır.
1313 yılında şehir, Saruhan Bey tarafından fethedilmiş ve başkent yapılmıştır. Harzemşahlara mensup olduğu düşünülen Saruhan Bey, Manisa’yı geliştirmiş, donanma kurarak Ege ve Trakya sahillerine seferler düzenler, çevresindeki beyliklerle ittifaklar kurmuştur. Donanma sayesinde elde edilen ganimetle cami, medrese, tekke, zaviye ve kütüphaneler yaptırarak şehre Türk-İslam kimliği kazandırmıştır.
Oğuz boylarının Manisa’daki yerleşimi, Saruhan Bey’in başarısının önemli göstergesi. Bugün Manisa’da Avşar, Karkın, Salur, Kılcanlar, Bayat, Çiğiller, Kınık, Alayuntlu, Çepni, Çavdır ve Halkavlu gibi Oğuz boyları adlarını taşıyan yerleşim birimleri bu dönemin izlerini taşır. Saruhan Bey’in vefatının ardından Fahreddin İlyas Bey, Muzaffereddin İshak Bey ve Orhan Bey beyliği yönetmiştir.
YILDIRIM’LA OSMANLI HAKİMİYETİNE GİRDİ
1390’da Yıldırım Beyazıt’ın Batı Anadolu harekatı sırasında, Saruhanoğlu Beyliği Hızırşah yönetimindeydi. Yıldırım Beyazıt ile barış sağlayarak Manisa’yı Osmanlılara teslim eden Hızırşah, şehrin doğu kesimlerini yönetmeye devam etmiş, Manisa ise Karesi ile birleştirilip oğlu Ertuğrul’un idaresine verilmiştir. 1403’te Timur güçlerinin ayrılmasının ardından Orhan Bey bağımsızlık simgesi olarak Manisa’da para bastırmıştır. Ancak 1405-1406 yıllarında Çelebi Mehmet’in Batı Anadolu seferi ile Manisa Osmanlı hâkimiyetine geçmiştir ve 1919 yılına kadar 514 yıl Osmanlı idaresinde kalmıştır.
BİRÇOK ŞEHZADE’YE EV SAHİPLİĞİ YAPTI
1410 yılında sancak yapılan Manisa, 1410-1595 yılları arasında şehzade sancağı olarak önemli bir siyasi merkez olmuştur. II. Mehmet dönemine kadar Anadolu Beylerbeyliği’nin merkezi Ankara iken, II. Mehmet merkezi Kütahya’ya taşıdı. Manisa’ya bağlı sancaklar arasında Aydın, Saruhan, Menteşe ve Bursa gibi bölgeler bulunmaktaydı.
Manisa, şehzade sancağı olması, verimli topraklara sahip olması ve ticaret merkezlerine yakınlığıyla stratejik önemini korumuştur. Zaman zaman isyanlar yaşansa da şehir, Osmanlı yönetiminde düzen ve güvenliğini sürdürmüştür. Şehzadelerin görevlendirilmesi ve siyasetin merkezine yerleştirilmesi, Manisa’yı ikinci bir başkent hâline getirmiştir.
OSMANLI’DA MANİSA EKONOMİSİ
Manisa’nın ekonomisi tarıma dayanıyordu. Buğday, mercimek, nohut, pamuk, üzüm ve çeşitli meyveler yaygın şekilde yetiştiriliyordu. Özellikle Manisa ovasında M.Ö. 2000 yılından beri bağcılık yapılmakta, 16. ve 17. yüzyılda dokumacılık ve dericilik gelişmişti. Manisa alacası, sahtiyan ve meşin deriler, başta İstanbul olmak üzere farklı bölgelere ihraç edilmekteydi.
Çarşılar, Hatuniye Camii, Çeşnigir Camii, Kurşunlu Han ve Yeni Han civarında yoğunlaşmıştı. Pazarda ürünler kontrol edilip vergileri ödenerek satışa sunulurdu. Hayvancılık ve arıcılık da Manisa ekonomisinin önemli alanları arasında yer alıyordu. 16. yüzyılın sonlarından itibaren yabancı gümüş paralarının piyasaya girmesi enflasyona yol açmış, bu durum sosyal huzursuzluklara neden olmuştur.
YUNAN İŞGALİ VE BÜYÜK TAARUZ
30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması sonrası Osmanlı yönetimi zayıflamış, . 26 Mayıs 1919’da Manisa, Yunan birlikleri tarafından işgal edildi. Türk ordusunun Ağustos 1922’deki saldırıları karşısında Yunan orduları İzmir ve Ege kıyılarına çekildi. Geri çekilirken Manisa, Alaşehir ve Salihli kasabalarını ateşe verdiler; Rum ve Ermeni nüfusun çoğu şehri terk etti. Yangınlar özel gruplar tarafından organize edildi, birçok kişi öldü veya dağlara kaçtı. Şehir neredeyse tamamen yıkıldı; 11.000 evden sadece 1.000’i ayakta kaldı. Ekonomik zarar büyük oldu ve mağdurlar ciddi kayıplar yaşadı. Falih Rıfkı Atay ve İlhan Berk gibi yazarlar bu olayları eserlerinde aktardı.
KÜLTÜR MERKEZİ MANİSA
Manisa, şehzade sancağı olarak eğitim ve kültür merkezi işlevi görmüştür. Hatuniye, Muradiye ve Ulu Cami gibi medreselerde fıkıh, hadis, kelam ve tefsir dersleri verilmiş; birçok ünlü âlim ve sanatkâr yetişmiştir. Mimar Sinan’ın kalfaları tarafından inşa edilen Muradiye Camii, şehrin mimari zenginliğini yansıtmaktadır.
Evliya Çelebi, Manisa kahvehanelerinde müzik, hikâyecilik ve sohbetin yaygın olduğunu kaydeder. Mevlevi, Rufai, Bektaşi ve Halveti tarikatlarının etkisi şehir kültürüne yansımıştır. Divan ve Bülbüliye adlı eserleriyle ünlü Birri Mehmet Dede, Gediz’i, Manisa’yı ve laleleri şiirine konu almıştır.