Yaşar Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Lale Dilbaş, 60. doğum gününü, motosikletiyle çıktığı 11 ülkede geçen 60 günlük Avrupa yolculuğu ile kutladı. İlk başta “eve dönüş” temalı bir sanat projeksiyonu olarak planlanan bu seyahat, zamanla farklı kültür ve inançlarla buluştuğu kişisel bir keşif yolculuğuna evrildi.
Yolculuğun Anlamı ve Duygusal Dönüşüm
Yolculuk esnasında Dilbaş, sanat ve hayat üzerine birçok yeni bakış açısı edindi. Bu süreçte hem özgürlüğün hem de yalnızlığın anlamını derin bir şekilde sorguladı. Seyahatinin yalnızca fiziki bir mesafe katetmekle kalmayıp, bir o kadar da zihinsel ve duygusal bir dönüşümü beraberinde getirdiğini ifade etti. Farklı ülkelerde geçirdiği zaman dilimi, ona alışılmışın dışındaki düşünme biçimlerini kazandırdı. Bütün bu deneyimler, onun sanata ve hayata bakış açısını yenileyen unsurlar haline geldi. Kendisini bu yolculukla birlikte, hem sanatsal anlamda hem de bireysel olarak yeniden inşa ettiğini dile getirdi. Dolayısıyla, bu seyahat yalnızca bir tatil değil, bir yaşam tecrübesi olarak da değerlendirilebiliyor. Yolculuğun her aşaması, ona farklı şeyler öğretti.
Sanat ve Kültür Etkileşimi
Başlangıçta bir sanat projesi olarak tasarlanan bu macera, Lale Dilbaş’a kendini keşfetme, daha sade bir yaşam sürme ve yalnızlık ile yüzleşme imkânı sundu. Özellikle Napoli’de motosiklet kültürü üzerindeki gözlemleri, bu tercihini şekillendiren önemli etkenlerden biri oldu. Bu deneyimini şöyle aktarıyor: “Motosiklet sadece bir ulaşım aracı değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi. Tasarımı, dayanıklılığı ve keyifli sürüşü beni fazlasıyla etkiledi. Yolda kendi kendime daha fazla güvenmeyi öğrenmişken, bu kavram, hayatımda durup düşündüğüm en önemli öğelerden biri oldu.” Bunun yanı sıra, Hollanda’da katıldığı sanat atölyesi ve Atina’daki müzelerle tarihi yerler üzerinde yaptığı gözlemler, onun yolculuğunu dinler ve kültürler arasında dinamik bir etkileşime dönüştürdü.
Yolculuk sırasında sadece birkaç kilo eşya ile yola çıkan Dilbaş, sadeleşmenin nasıl bir özgürlük getirdiğini etkileyici bir dille anlattı. Yalnız seyahat etmenin, hayatın önemli yönlerini daha açık görebilmesini sağladığını belirten Dilbaş, bu deneyimin ona kattığı anlamı da vurguladı. “Birçok fazlalıktan arındıkça, hayatta önemli olan şeylere daha fazla odaklanabiliyorsunuz. İçimize dönmek ve hayallerimize sahip çıkmak, bu yolculuğun getirdiği en değerli derslerden biri,” ifadelerini kullandı.
Yalnız Seyahatin Getirdikleri
Yalnız seyahat etmenin avantajları ve getirileri üzerine birçok kişi farklı deneyimler paylaşmaktadır. Dilbaş’ın bu süreçte, kendi iç dünyasına yaptığı yolculuk, birçok insanın da huzur bulabilmesi için gerçek bir örnek teşkil ediyor. Kendi hayalleri ve hedefleri üzerinde düşünme fırsatı bulmuş olması, ona bir bakıma kendi benliğiyle barışmanın kapısını aralamış. Gerçekleşen bu deneyim, pek çok insan için özgürleşmenin ve sadeleşmenin birer aracı olabilir. Hayatlarındaki kalabalıklardan arınarak kendilerine daha yakın hissedebilirler. Yalnız seyahat, aynı zamanda bireysel farkındalığı artırırken, kişisel gelişimi de destekleyen bir süreç haline gelebilir.
12 Bin Kilometrelik Rota ve Duraklar
Dilbaş’ın yolculuğu, Çeşme’den başlayarak birçok önemli şehri kapsayan, toplamda 12 bin 400 kilometre uzunluğunda bir macera olmuş. Atina, Bari, Amalfi ve Napoli gibi popüler güzergahlardan geçerek ilerleyen Dilbaş, bu seyahatin her anının sürprizlerle dolu olduğunu ifade ediyor. İlk başta yalnızca ilk üç günü planlamışken, yolda karşılaştığı fırsatlar ve ilginç duraklar onun rotasını yeniden şekillendirmiş. 60 gün boyunca motosikletiyle yaptığı bu yolculuk, yalnızca mesafeyi aşmakla kalmamış, aynı zamanda yeni deneyimlerle kişisel bir dönüşüm sürecine de kapı aralamıştır. Farklı kültürler ve insanlarla tanışarak, yaşamına dair birçok yeni bakış açısıyla geri dönmüştür.