Şehit ve gazi aileleri, Terörsüz Türkiye raporundaki önerilerin hukuk, adalet ve milli vicdanı zedelediğini vurguladı.
*TERÖRSÜZ TÜRKİYE RAPORUNA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME
Şehit ve Gazi Ailelerinin Hukukî Hakları, Milli Vicdan ve Devlet Sorumluluğu Açısından Kapsamlı Analiz**
Türkiye Cumhuriyeti, kırk yılı aşkın süredir bölücü terör örgütünün saldırıları sonucu binlerce evladını şehit vermiş, on binlerce vatandaşını yaralı ve gazi olarak bırakmıştır. Bu ağır bedel, devletin terörle mücadelede geri adım atmasını değil, aksine hukuki kararlılığın ve milli duruşun daha da güçlendirilmesini gerektirir.
Son dönemde kamuoyuna yansıyan AK Parti’nin “Terörsüz Türkiye” raporu, suça karışmadığı iddia edilen örgüt üyelerinin topluma kazandırılması, istihdam edilmesi, denetimli serbestlikten yararlandırılması ve çeşitli uyum mekanizmalarının oluşturulması gibi öneriler içermektedir.
Ancak Şehit ve Gazi aileleri açısından bu önerilerin hukukî güvenlik, adalet duygusu, milli vicdan ve terörle mücadele politikaları açısından çok ciddi sakıncaları bulunmaktadır.
Bu metin, söz konusu önerilerin hukukî çerçevede, anayasal hükümler ışığında, toplumsal vicdan ve devletin terörle mücadele yükümlülükleri kapsamında değerlendirilmesi amacıyla hazırlanmıştır.
I. Şehit ve Gazi Ailelerinin Feryadı ve Toplumsal Vicdanın Zedelenmesi
Şehitlerimizin aileleri ve Gaziler, yıllardır verilen sözlerin yerine getirilmesini beklemektedir. Buna karşın, teröre destek veren veya örgütle organik bağları bulunan kişilerin tahliye edilmesi, adli kontrolle serbest bırakılması veya topluma uyum adı altında istihdam edilmesi:
Şehitlerin aziz hatırasına saygısızlık,
Adalet duygusunun zedelenmesi,
Terörle mücadelede devletin kararlılığına gölge,
Şehit ve Gazi ailelerinin acılarının yok sayılması,
olarak görülmektedir.
Ailelerin en çok sorduğu sorular:
“Bu kadar şehidimiz varken, onları toprağa atanların serbest bırakılmasını hangi kanun, hangi vicdan açıklar?”
“Bu ailelerin feryadını Meclis’te dile getirecek bir yiğit evlat yok mu?”
“Verilen sözler bizi avutmak için miydi?”
Bu sorular hem vicdanî hem de hukukî bir gerçeğe işaret etmektedir.
II. HUKUKİ BOYUT – Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Mevzuatı Açısından İnceleme
1. Terör Örgütü Üyeliği Suça Karışmaksızın Mümkün Değildir (TCK 314 ve 220)
Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddelerine göre:
Silahlı terör örgütüne üye olmak (TCK 314)
Başlı başına ağır ceza gerektiren bir suçtur.
Örgüte yardım ve yataklık (TCK 220/7)
Faaliyette bulunmak kadar ağır cezaya tabidir.
Bu hükümler, “suça karışmamış örgüt üyesi” kavramını hukuken geçersiz kılar, çünkü:
➡ Örgüt üyeliği bir suçtur.
➡ Örgütle bağ kurmak, talimat almak, eğitim görmek, finans sağlamak fiilin kendisini oluşturur.
Dolayısıyla suça karışmamak gibi bir ayrım, hukuki gerçekliğe aykırıdır.
2. Terör Suçluları İçin Denetimli Serbestlik Uygulaması Özel Kanunlara Aykırıdır
Terörle Mücadele Kanunu (3713), terör faillerine yönelik cezaların:
indirime uğratılamayacağını,
genel af kapsamına alınamayacağını,
normal infaz rejiminden daha sıkı uygulanacağını,
hükme bağlamıştır.
Dolayısıyla terör suçlularının:
toplu tahliye,
denetimli serbestlik,
cezaların hafifletilmesi,
gibi uygulamalarla serbest bırakılması kanun koyucunun amacına, kamu düzenine ve toplumsal güvenliğe aykırıdır.
3. Örgütle Bağı Olan Kişilere Kamu Görevinde İstihdam Önerisi Anayasa’ya Aykırıdır
Anayasa’nın 129. maddesi açıkça der ki:
➡ Kamu görevine alınacak kişiler hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması zorunludur.
Bu hükme göre örgüt üyeliği olan veya hakkında soruşturma bulunan bir kişiyi:
Milli Eğitim Bakanlığı’nda,
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nda,
Sağlık Bakanlığı’nda,
diğer kamu görevlerinde,
istihdam etmek Anayasa’ya, kamu güvenliğine ve devletin temel niteliklerine aykırıdır.
Bu tür uygulamalar devletin güvenlik politikalarını zayıflatır ve terör örgütlerine moral verir.
4. Mağdur Hakları Açısından Şehit Aileleri Sürecin Dışında Bırakılamaz
Ceza Muhakemesi Kanunu’nda (CMK):
➡ Mağdurların yargı süreçlerine katılma hakkı güvence altına alınmıştır.
Terör saldırılarının mağdurları:
Şehit aileleri,
Gaziler,
Yaralanan vatandaşlar,
bu bağlamda doğrudan taraf sayılır.
Bu nedenle terör suçlularının bırakılması veya cezada indirim yapılması süreçlerinde:
✔ Şehit aileleri bilgilendirilmeli,
✔ Görüşleri alınmalı,
✔ Mağdur hakları korunmalıdır.
Bu yapılmadığında hukukî meşruiyet yok olur.
III. Devletin Terörle Mücadeledeki Yükümlülükleri
Anayasa’nın 5. maddesi devlete şu görevleri yükler:
Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü korumak,
Toplumun huzur ve güvenliğini sağlamak,
Kamu düzenini sağlamak,
Vatandaşların temel haklarını güvence altına almak.
Terör örgütü üyelerini ödüllendirmeye yönelik düzenlemeler:
❌ Anayasa’nın 5. maddesine,
❌ Kamu düzeni ilkesine,
❌ Devletin güvenlik yükümlülüğüne aykırıdır.
IV. Şehit ve Gazi Ailelerinin Devletten Beklentileri
1. Terör suçlarında af, ceza indirimi, denetimli serbestlik gibi uygulamaların kesin olarak reddedilmesi,
2. TBMM’de “Şehit-Gazi Ailelerinin Hakları Araştırma Komisyonu” kurulması,
3. Terörle mücadelede şehit yakınlarının görüşlerinin karar süreçlerine dahil edilmesi,
4. Örgüt mensuplarını topluma kazandırma adı altında hiçbir pozitif ayrımcılık yapılmaması,
5. Terör örgütleriyle bağlantılı kişilere kamu görevinde yer açılmaması,
6. Devletin Şehit ve Gazi ailelerinin ekonomik, sosyal ve hukuki haklarını güçlendirmesi,
7. Terörle mücadele eden asker ve polislerimize yönelik hukuki koruma mekanizmalarının artırılması.
Bu millet, şehitlerinin kanı üzerinden pazarlık yapılmasına asla izin vermez. Terör örgütü mensuplarını ödüllendirirken, evladını toprağa veren ailelerin acısını görmezden gelen hiçbir politika meşru değildir.
Türk milleti soruyor:
“Evlatlarımız mezardayken, onları toprağa atanların özgürlüğe kavuşmasına hangi hukuk, hangi vicdan izin verir?”
Devletimizin ve Meclisimizin görevi, bu soruya milletin vicdanını rahatlatacak bir cevap vermektir.
Saygılarımla,
Şehit Gazi Aileleri Koruma ve Kalkındırma Derneği
Genel Başkanı
İbrahim SAGUN
